17 Ağustos 2012 Cuma

karmaşanın ortasında semizotu



Eşyalar üst üste. Cd'ler, kitaplar, giysiler kolilerin içinde tıkış tıkış. Oturmaya birer popoluk yeri zor buluyoruz. Çok zor bu işler. Neyse ki ben hayatımda (evet yanlış duymadınız) ilk kez kalkışıyorum. Kaldı ki bu bir tadilat değil sadece ev boyama! Böyle zamanlarda eşyalara daha da gıcık oluyorum.

Sabah alışverişe gittik Özgür'le, dönüşte sokağımızdaki dairelerden birini gösterdim. 'Bak, geçen hafta boştu bu daire, merakımdan aradım sordum. Kaç metrekare, fiyatı nedir diye. Kirası 1700'müş ama 135 metrekareymiş' dedim. Özgür önce 'oha!' dedi, sonra 'ah be! bizim de olsa' dedi. '135 m2 ev nasıl temizlenir ya!' dedim. Başladı hayâl kurmaya. 'Bir odasına şunu koyardık, bir odasına bunu koyardık...'
'İki kişiyiz, kapladığımız yer belli. Yazık değil mi bilmemkaç katımız büyüklükte bir evde oturup, kendimizden hariç kalan tüm alanı eşyayla doldurmaya?' dedim. Özgür sustu. :)

Biz dün akşam balkonumuzun mahsülü semizotlarını yedik hem... Üzerine sızma değil ayçiçek yağı gezdirdim, çocukluğumdaki gibi :)

Hiç yorum yok: