Canım patronum sağolsun, evindeki koşu bandını ve eliptik'i ofise getirtti. Getirtmekle kalmadı bir de duş yapabilmemiz için gerekli sistemi kurduruyor ofis tuvaletlerinden birine. Yakında ofiste geçireceğim süre uzayacak. Ve ek olarak klasik demet egzersizleri işte, biraz oradan biraz buradan ortaya karışık. Daha önce anlatmıştım.
Hazirandan bu yana, Almanya dönüşü aldığım hamur işi kilocuklarımı vermeye uğraşıyordum, bu hafta itibariyle halloldu. Tam 5 kilo gitti. Hedefim bu sene bitene kadar bir beş kilo daha vermek.
Eğer Sibel Can balık etiyse ben de Kate Moss'um o ayrı da, kilo vermek güzel bir şey. Bıngıldaklardan kurtulmak, sabahları daha kısa sürede giyecek bir şeyler bulmak (şuram çıktı, buram pörtledi derdine düşmeden) güzel şey! Zayıflık güzel şey.
Geçen gün babama bir güzellik yapayım dedim, Sibel Can'ın Açıkhava konserine 2 bilet aldım. Babam da ben de güncel şarkılarına bayılmıyoruz aslında, elbet biraz klasiklere girer dedik.
Mesela bir hicaz peşrevle açılış olur da, Sibel ayaklı mikrofondan Ben Gamlı Hazan diye başlar peşisıra da 3-4 tane daha söyler iyice havaya gireriz dedik. Mesela yani... Ama olmadı, beğenmedik repertuarını. Klasik türk müziğine hiç dokunmadı bile. Üzüldük. Varsa yoksa Tarkan şarkıları, Serdar Ortaç şarkıları. Hopidik hopidik oynadı, vallahi balık eti değil, yakından gördüm :)
Pardon konu neydi? heheheh :)
2 yorum:
Bence balık eti ama biraz iri bir balık:)))
Ben de sevmiyorum o repertuarını.
İri bir balık evet, şimdi oldu :))
Yorum Gönder