16 Ağustos 2009 Pazar

Gerek mi var/Delirdim işte...*

Geçtiğimiz Aralık ayına kadar, pazarları bir başka olurdu. Klasiktir ama kızarmış ekmek ve kahve kokusuyla başlardı gün. Bu güzel kokulara kocamın jazz'lamaları eşlik ederdi. Sofrayı ben kurarsam o kaldırır, o kurarsa ben kaldırırdım. Bulaşık kapanın elinde kalırdı :) Yat yuvarlan, tavla oyna, müzik dinle, canın ne isterse onu yap. Ne güzeldi...

Bir ülkeden bir ülkeye taşınmak öyle çok kolay değil tabi.

Bir kere iki koca insan var ortada, işi gücü olması gereken. Zaman kriz zamanı iken, iş bulmak hiç kolay değilken... 8 ay geçti böyle. Ama en başında bi şarkı takılmıştı ayağımıza Nazan'dan. 'Bize bir şey olmaaz, bişeycik olmaaz, bunu unut bi keree!' Olmadı da. Şimdi son 3 hafta sonu kaldı böyle. Sıkıcı :)

Sıkıştırılmış zip dosyası bir koca sepet ütü var, yani o sepetten 3 sepet çıkar. Gece Kim Ki-Duk'dan Rüya'yı, sabah da Meryl Streep'li, Philip Seymour Hoffman'lı Şüphe'yi izledim. Keşke tersine sırayla izleseymişim, ağzımda daha güzel bir tat kalırmış. Karar verdim Kim Ki-Duk filmlerini seviyorum.

Bi gariplik var üzerimde bu aralar, boşlukta gibiyim. Hiçbir şey gelmiyor aklıma. Kötü değil ama güzel bir boşluk. Pozitif boşluk... ne demekse... Sersemledim.

*Garaj'ın çiçeği burnunda albümü 'Tepeden Tırnağa/ 'Sakinim' şarkısından bir satır

Hiç yorum yok: