5 Eylül 2008 Cuma

Turgutreis'de bir internet cafedeyiz. Gece dolaşmasına çıkmıştık da bir bakalım ne var ne yokmuş bizim yakalarda dedik.

Klavye o kadar ama o kadar pis ki anlatamam. Buradan çıkınca ellerimi dezenfekte etmem gerekecek.

Buralar harika, havalar hala çok sıcak. Bulutsuz bir gökyüzünün nasıl göründüğünü unutmuşum nicedir, ilginç geldi. Masmavi bir kubbe altındayız önce, akşam olunca kızıl ve sonra lacivert ve sonra siyah... Kediler, köpekler ne ararsanız... Havalar çok sıcak dedim ama geceleri ilginçtir rahat bir uyku çekecek kadar ve hatta sabaha karşı pikeye daha bir aşkla sarılacak kadar serin oluyor.
Hem okulların açılması, hem de ramazan ayına denk gelmesi sebebiyle güzelim koylar, plajlar bize ve bir avuç insana kalmış, ve tabi ki bundan hiç şikayetçi değiliz.


Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi ve ben iyi anlaştık. Ben nerede kitap orada. Tuğla gibi sagolsun 586 sahife :)
Bazı satırlarda Paul Auster okuyormuş yanılsamasına kapılıyorum fakat adamlar birbirini seviyor ve inspiration da neden olmasın bir yere kadar diyorum ve benzerlik ve çağrışımlarla cilveleşiyorum ben de okurken. Bağımlılık yaptı gözümü açar açmaz aklıma geliyor... Sayfalarının arası şimdiden hindistan cevizli güneş sütü, denizden çıkınca saçlarımdan damlayan deniz suları, kum, mısır tanesi gibi tatile özgü detaylarla kaplandı ve bundan da hiç şikayetim yok. Çabuk bitmesin diye fazla hızlı gitmemeye çalışıyorum.

Güzel geçiyor günlerim/iz. Ve zaten hep derim tatilin kötüsü olmaz :p