25 Ağustos 2011 Perşembe

Tatil rüya gibiydi, tatil sonrası kabus gibi... Çalıştığım firmanın merkezi, ani bir kararla TR ofisi kapatma kararı aldı. 7 kişiyiz, öylesine şak diye işsiz kaldık. Bunca emek, bunca sene uçan balon gibi uçtu gitti.

Birkaç ay önce kafamdan şunları geçiriyordum. Artık bu işin hayatımın işi olmadığının farkındayım. Hayatımın işi ne? Nasıl bir iş olmalı? Düşündüm, buldum: Direkt insana dokunmalı..  Ben ve ekip arkadaşlarım burada uğraşıp didinip sayısız adette ürün yolluyoruz birileri mağazalardan alıyor, üzerine giyiyor vs. ama bundan haberimiz olmuyor. Müşteri markayı tanıyor, ürünün eline geçene kadar ne gibi proseslerden geçtiğinin farkında bile değil çoğu zaman. Evet ben insana dokunan, hatta direkt benim dokunarak ilettiğim bir iş yapmalıyım dedim.

Bu kadar mutlu mesut çalıştığım, sevdiğim ofisimden bu ideal uğruna ayrılmayı kafaya koymuştum.
Tema Vakfı, Buğday derneği, çeşitli çağdaş eğitim vakıfları gibi yerlere özgeçmişimi gönderdim.  Bir süre bekledim, ses soluk yok. Özgeçmişime bakınca korkmuşlardır zaten, bu herhalde kafayı yedi demiş olabilirler :)))

Sonra unuttum, araya tatil girdi. Daha sonraya erteleyebilirim, bunu ben niyet olarak hayatıma koyayım, nasıl olsa uygun bir zamanda önüme çıkar yine diye düşündüm.


Demek ki gerçekten bunu yapmam gerekiyormuş, hayatımın şifası bundaymış. Evren bana dedi ki, 'bak sen tazminatını yakıp bu işlere girişmek istiyordun, ben sana şimdi bu yolu açıyorum, üstüne bir de tazminat alacağın bir şekilde yapıyorum bunu hatta bir de tepesine tüy kondurup bayrama denk getiriyorum tatilini yapıp, kafanı toparlayasın diye' :)))


Bodrum bana hep iyi gelmiştir, yine iyi gelecek biliyorum. Gidip deniz kenarlarında güneşi batıracağım, düşüneceğim, düşüneceğim, yazacağım, düşüneceğim. Ben ne istiyorum? Nasıl yaşamak istiyorum? Gerçekten yaparken kalbimi çarptıracak iş ne?

Ne garip yeni mezun olmuş gibi... Yeni doğmuş gibi... Ne yapacağını bilemez bir haldeyim. Döner dönmez yazacağım :)

Hiç yorum yok: