17 Ağustos 2010 Salı

Hehe bu kadar zaman geçip de ben buralara uğrayınca bir de bakacaksınız ki, şikayete gelmişim, pöff diyebileceksiniz. Ama demeyin, vallahi bunu anlatmam gerek. Hem benim için de bir ısınma turu olsun ;)
Yahu biz kadınlar ne çok konuşuyoruz, ne çok biliyoruz, ne çok seviyoruz her konuya bir yorum yapmayı... Bazen haykırarak kendimi sokaklara atasım geliyor.

Biraz daha az konuşmak çok mu zor?..


Bırak ben istediğim gibi besleneyim, sen de istediğin gibi beslen... Bırak saçlarım ıslak yatayım, sen hasta ol, ben olmayayım... Bırak ben neşeli başlayayım güne, enerjik, hareketli... Sen de surat as, insanlara kız, ses duymak isteme. Ama benim neşem ve enerjim seni rahatsız etmesin, bana karışma.
Bırak hava sıcak olsun, bırak hava soğuk olsun. Bırak birileri eteğini ve bluzunu birbirine uyduramamış, yanlış tonlarda makyaj yapmış olsun. Bırak birileri ailesi tarafından iyi yetiştirilmemiş, birileri konuşmayı bilmiyor olsun.
Her şey herkesin keyfine göre olamaz ki... Herkes herkesin istediği gibi olamaz ki... Bunu anlamak için Buda olmak filan gerekmemeli...




Dün sabah ofisimizin bulunduğu plazanın güvenlik görevlilerinden biri günümü aydınlattı. Bu güvenlik görevlisi ise daha yeni başladı.
Herhalde tüm binada onun ismini öğrenip ismiyle hitap eden, sabahları halini hatırını soran bir tek ben varımdır, ya da benden görüp akıl eden bir iki kişi daha olabilir. Çok tatlı, 'zamane' delikanlılarına hiç benzemeyen biri.
Dün sabah yine her zamanki gibi günaydın deyip hatırını sordum, peşinden de laf olsun diye 'çok sıcak değil mi, işiniz zor burada' dedim.
Sıcak ama olsun demet hanım n'apalım, yaz mevsimindeyiz olacak tabi dedi. Kış gelince de soğuk olacak dedi... Gülümsedi bunları söylerken.
Bu kadar...
Gerçekten bu kadar...



Sonra her sabah ofiste kahvaltı ederken ya da kahvelerimizi içerken nasıl sıcaktan konuştuğumuzu, o günkü nem oranını nasıl dünyanın en önemli meselesiymiş gibi tartıştığımızı, kimin evinin içinin kaç derece olduğunu, kimin gece nasıl uyuyup uyuyamadığını konuştuğumuzu, kimin günde kaç kez duş yaptığını nasıl anlattığını düşündüm de... Bırak dağınık kalsın dedim ya!
Bırakalım dağınık kalsın ne olur :)

Mesaim bitmek üzere, Şımarık klavyemin arkasında şekerleme yapıyor. Şanslı her zamanki gibi camın önüne, havalandırmaya en yakın yere serilmiştir. 
Dün gece domates konservelerimi yapmaya başladim. İlk 5 kg bitti. Perşembe günü de biber salçası yapma denemesine girişeceğim, hem de güneşte olanından. Receller hazır, bir de turşu düşünüyorum son olarak. 
İstanbul'u çok seviyorum. Burada yaşamayı çok seviyorum. 


Hiç yorum yok: