26 Mart 2008 Çarşamba

2007'nin Agustos ayindan beri blog yaziyorum. Daha öncesi de var tabi ama en az o kadar zamandir da bloglari inceleyip, okumaktan keyif aldiklarimi takibe aliyorum. Her gün acip, acaba bugün ne yazmis diye merak edip bakmak hosuma gidiyor. Yeni bir yazi girilmemis oldugunu görünce üzülüyorum, ertesi gün daha bir heyecanla aciyorum sayfayi. Eger yeni yazi varsa okuyorum tadini cikara cikara.

Merakimin icerigi bu bloglarin her birinde farkli olabiliyor. Bazi blog yazarlarinin kalemlerini cok seviyorum. Bazilarini, kalemlerinin iyi olmasinin yani sira birseyler de ogrendigim icin seviyorum. Bazi blog yazarlarini ictenliklerinden dolayi seviyorum, sirf benimle (okuyucusuyla) paylasmak istediklerini dinlemek icin okuyorum.

Icinde kaybolunasi bir dünya bu blog dünyasi... Bulabilecegim en iyi bloglari buldum, daha da eklemek istemiyorum SIK kullanilanlarima, okumak cok zamanimi aliyor desem de bazen, her zaman iyi bir bloga daha rastlama ve onun cekim alanina girme durumuyla karsi karsiya kalabiliyorum.

Ama yeni seyler ogrenmek, hic bir araya gelinemeyecek olsa da birine ....'cugum/'cigim demek cok tatli bir durummus.

Gözlemlerimden ögrendigim geregi uzunca bir zaman kimseye yorum yazmadim. Cünkü bazi yerlerde durum $una dönü$mü$ durumda, ben seni ekledim sen de beni eklesene, ben sana yorum yaptim sen de bana yapsana... Yeniyim ya, yorum yaptigim kisi ondan da aynsini bekliyorum düsüncesine kapilir diye, sessiz sedasiz okudum yazilari. Yorum yazsam da, bunu email yazmak bicimiyle yapmaya calisiyor ve 'benim de bir blogum var' cümlesini asla kullanmiyordum.

Belki ihtiyac duymuyordum. Cünkü daha önce de söyledigim gibi blog yazmak konusundaki cikis noktam Istanbul'da biraktigim yakinlarimi kendimden, burada yaptiklarimdan haberdar etmekti. Kitlelerin okuyacagi bir blog fikri bana o kadar uzakti ki... :)))

Ama bir detayi atlamistim. Bloguma kendimin ve evimin fotograflarini koyuyor, kendimin, esimin, ailemin arkadaslarimin isimlerini direkt yaziyordum. Sanki bu blog bir tek benim adresi verip oku dediklerim tarafindan okunuyormus gibi...

Bir gün un4'la bir konu hakkinda yazistik (bir sarkiyi bulamiyordu da onu yollamistim kendisine:) ve sorusu üzerine bir blogum oldugunu söyledim O'na.
O da blogumu bakmis sevmis ki, beni de eklemis takip ettigi linkler arasina...

Fakat ben bu durumu farkedince sevinecegime bir korktum, bir korktum sormayin. Hemen bir eposta daha yazip aman un4'cugum, ben böyle düsünmemistim her seyler ortada kaldir allasen! deyiverdim. Sagolsun anlayisla karsiladi ve sildi ismimi.

Bendeki dönüsüm bundan sonra basladi. E be akilli, dedim kendime. Un4 koydu sen gördün tamam da, nerelerden kimler bakiyor, okuyor, listesine ekliyor bilemezsin ki, bunu kontrol edemezsin ki...
Senelerdir internetle hasir nesir olan bendeniz, bu basit ve pratik ayrintiyi tamamen atlamis olmanin verdigi sIkIntIyI yasiyordum.

Oturdum hemen blogun basina ve saatlerce ugrasip, esimin ve benim yakin plan fotograflarimi kaldirdim, herkesin isminin ayna gibi ortada oldugu yerleri degistirdim. Ve bir sayac ekledim. Bütün bunlar cok yakin bir gecmiste oluyor, bir ay bile olmamistir.

Sayaci kontrol ederken bir kez daha anladim ki hakikaten bu internet olayi kontrolden cikmis durumda. Arama motorlarina kimlerin neler yazip da benim bloguma geldigini görünce, yazilarimda yaptigim revizyonu 'afferin iyi ki yapmisim' diye ikinci kez kendime hakli cikardim.

Okunmak cok güzel bir duygu. Bir yerlerde, hic tanimadigim birilerinin (tipki benim de birilerine yaptigim gibi) benim ne yazdigimi merak edip bloguma geliyor olmasi o kadar degerli ki...

Sonra ne oldu? Cok özelimle ilgili olan detaylari cikardiktan sonra baktim ki okuyan da var benim blogumu. Kasmayayim dedim daha fazla.
Sevdigim blog yazarlariyla iletisime gecmemem, onlarla fikirlerimi paylasmamam ya da benimle paylastiklari icin onlara tesekkür etmemem icin, hatta birbirimizi listelerimize eklemememiz icin hic bir sebep yoktu artik.

Simdi bazi blog yazari arkadaslarin gercek isimlerini kullandiklarini hatta fotograflarini da sakincasizca paylastiklarini görüyorum. Hosuma da gidiyor cok. Bundan aldigim cesaretle olsa gerek, bugün gözlüklü bir fotografimi bile koydum :)
Belki yersiz paranoyalara sahibim ama icim rahat etsin istedim biraz iste.

Böyleyken böyle.
Icimden bunlari yazmak geldi yazdim... Gece gece, aaaa :)

4 yorum:

hindiba dedi ki...

İyi tespit! Bu "ben geldim, sen de gel. Ben yazdım, sen de yaz. Ben ekledim, sen de ekle" durumu benim de tuhafıma gidiyor.

Demet dedi ki...

Evet Evrencigim, bilhassa dikkat ediyorum böyle bir izlenim yaratmamak icin, korku sebebi oldu bende bu :)

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

Ben sana aşağıdaki yorumu bu düşünceleri düşünesin diye yazmaıştım biliyorsun dimi:)
Ben sana geldim,sen de bana gel
Ben sana link vereyim ama sende bana ver
Bana yorum yazmıyo,bende onu okumucamm bla bla bla

Altın Gün işi blogculuğdan nefret ediyorum çünkü.

Sana olan yorumum tamamen Nillymin referansının samimiyetiyle oldu,kötü bi niyetim yoktu :D

Bilmeni istedim sadece!
Ha neden yazdım şimdi bunu?Bu yazında benide kastetmişsen,yanlış kasıt.Bil diye

Demet dedi ki...

Sevgili biyonik kedicigim, kesinlikle seni ya da özel olarak herhangi bir kisiyi kasdetmis degilim, bundan emin ol, olmazsan üzülürüm...
Yazida vurgulamak istedigim, blog yazarliginda 'yeni' oldugum icin, yorum birakmak istedigim kimi zamanlarda, yanlis anlasilma korkusuyla kendimi bir süre geri planda tutmus olmamdi. Bu düsünceler yüzünden, yorum bile birakamiyor olmamdi.

Hem ben, sevmedigi bir blogu sirf 'rica edildi' diye okuyacak, 'o bana yaziyor ama' diye dusunerek yorum da birakacak bir yapiya sahip degilim. Zaman icinde daha iyi taniyacagiz tabi birbirimizi...

Kafana takilani acikca sordugun icin ayrica tesekkur ederim.
Operim bi de üstüne :)